Saturday, August 3, 2013

Zulmüne zulüm katan faşist yönetimler...

Salvador Allande, darbeciler Başkanlık Sarayı’nı bastığında radyodan halkına şöyle seslenmişti: “Bu tarihsel geçiş anında, halkıma sadakatimi hayatımla ödeyeceğim. Ama yüz binlerce Şililinin bilincine düşen tohum er geç yeşerecek. Onların silahları ve güçleri var. Ama toplumsal işleyişi şiddet ve cinayetle durduramazlar.”

Bugün Türkiye’de yaşanan “sivil darbe”, Pinochet Şili’sinin gerisinde değildir. 12 Eylül faşizmini çoktan aşmıştır. O günlerde, adalet olmasa bile ara sıra hukuktan söz edilebiliyordu. Bugünse, hukuktan söz etmek mümkün değil. Oysa, İnsan Hakları Evrensel Beyannamesinin önsözünde “İnsanın zorbalık ve baskıya karşı son çare olarak ayaklanmaya (başkaldırmaya) zorunlu kalmaması için insan haklarının bir hukuk rejimi ile korunmasının esaslı bir zorunluluk olduğu uluslararası alanda ilan ve kabul edilmiştir,” denilmektedir. Bir valinin bir duruşmanın, hatta bir şehrin halka kapatıldığını ülkeye tebliğ etmesi ise bir hukuk rejiminde karşılaşılabilecek bir gerçek değildir. 

POLİS VE YARGIYA TALİMAT VERDİLER

Allande de, Atatürk gibi Şili’nin geleceğini gençlere emanet etmişti. Belki darbecilerin gençlerden büyüyen, filizlenen her şeyden nefret etmelerinin nedeni budur. Bu sabah Türkiye Gençlik Birliği’ne operasyon düzenlenmesinin nedeni budur. Toplanıp buluşan, itiraz eden gençlere baskıyı arttırmaları için polis ve yargıya talimat vermelerinin nedeni budur. 

Nasıl bir nefret makinesi üretiyorlar farkında mısınız? Kimlerle boy ölçüşmeye çalışıyorlar, hangi kara gömleklilerle, hangi kinin, öcün peşinden koşuyorlar? Bıraksanız itiraz edenler için müebbetle yetinmeyip, idam isteyecek, üç beş kişiyi sallandıralım diyecekler. Bu halk bunu unutur mu? Unutmaz… Ve, Allende’nin dediği gibi toplumsal işleyişi şiddetle durdurabilirler mi? Durduramazlar…

DİKTATÖRLER SADECE SABUN YAPMAZ

Diktatörlük sadece sabun yapmaz, ahir zaman diktatörlüğü, tribünlerde nasıl slogan atılacağına karar verir, dizileri yasaklar, halkını öldürenlere ikramiye verir, korkudan sağa sola baskınlar yaptırır. Ve sordurur… Madem hukukunuza, yargınıza, adaletiniz bu kadar güveniyorsunuz, madem kararınızın adil olacağına inanıyorsunuz; neden insanlar oraya gidemesinler, çağrı yapanlar konuşamaz hale gelsinler diye 2 gün önce uyduruk baskınlar yapıyor, dayanaksız yakalama kararları çıkarıyorsunuz? Yanıtı da verdirtir: Çünkü korkaksınız. Gençlerin kararlılığı sizi korkutuyor, yüreğinize korku salıyor. O yüzden bir kez daha meşhur şafak operasyonlarına sığınıyorsunuz. 

BU BİR AKIL TUTULMASIDIR

Operasyonların nedeni de 5 Ağustos için “halka çağrı yapmak”mış. Yeni bir suç ihdası ile karşı karşıyayız. Anayasal seyahat özgürlüğünü yok sayarak bir şehre girişler engellenmekle “gelirseniz ağzınızı burnunuzu kırarım” tehditleri ile yetinilmiyor, yeni yeni suçlar icat ediliyor. Bu bir akıl tutulmasıdır. Gücün getirdiği baş dönmesi ve körlük, dünyanın merkezinin kendileri olduğu hissini yaratıyor belli ki, toplumsal işleyiş de kendi dinamiğinde yürüyor kuşkusuz... Belli ki, kazandığı irtifadan milim kaybetmeyi göze alamayan her gün zulmüne zulüm katan faşist yönetimler, bu hataları nedeniyle birden bire düştüklerinde nereden düştüklerini bile anlayamazlar o yüzden.

Emine Ülker TARHAN

Friday, August 2, 2013


Trabzon Milli Eğitim İl Müdürü Tamer Kırbaç, “Erkek öğrenciler ile kız öğrenciler aynı binada altlı üstlü kalıyor. Aynı merdivenleri kullanarak uyumaya gitmeleri inanın beni iki yıldır rahatsız ediyor ve diken üstünde oturmama sebep oluyor” diyerek kent merkezindeki Sosyal Bilimler Lisesi’ni Esiroğlu beldesindeki YİBO’ya taşıdı.
Trabzon Valiliği, kent merkezindeki Sosyal Bilimler Lisesi’nin bu yıl Esiroğlu beldesindeki YİBO’ya taşınmasına karar verdi.
Cumhuriyet gazetesinden Ahmet Şefik’in haberine göre, Milli Eğitim İl Müdürü Tamer Kırbaç taşınmayla ilgili skandal bir açıklama yaptı. Krbaç, “Bu okulda öğrencilerin bir kısmı yatılı olarak okulda kalıyor. Bu nedenle okulun bir yurt ihtiyacı vardır. Şimdiki binasında sınıfları kapattık yurt yaptık. Öğrenciler sınıftan bozma odalarda kalıyor. Bir de erkek öğrenciler ile kız öğrenciler aynı binada altlı üstlü kalıyor. Aynı merdiveni kullanarak istirahata çekiliyor. Aynı merdivenleri kullanarak uyumaya gitmeleri inanın beni iki yıldır rahatsız ediyor ve diken üstünde oturmama sebep oluyor”’ dedi. Kırbaç’ın bu sözleri ve okulun taşınması kararı Trabzon’u ayağa kaldırdı.
TRABZON AYAĞA KALKTI
Veliler ve öğrenciler dün okul önünde bir protesto eylemi yaptı. Veliler adına basın açıklamasını okuyan Şaduman Genç, “Milli Eğitim Müdürü’nün ‘İki yıldır diken üstünde oturuyorum, kız ve erkek öğrencilerin aynı merdivenleri kullanarak uyumaya gitmeleri inanın beni rahatsız ediyor’ sözlerini de esefle karşıladığımızı bildiriyoruz. Milli Eğitim Müdürü, gözbebeğimiz çocuklarımızı, okul idareci ve öğretmenlerimizi zan altında bırakmıştır. Öğrencilerimiz, ayrı ayrı merdivenleri kullanarak kendi pansiyon katlarına çıkmaktadırlar. Bu durum Milli Eğitim Müdürü’nün Sosyal Bilimler Lisesi’nden ne kadar habersiz olduğunu ortaya koymaktadır. Trabzon’un en güvenilir okulunu, kadro ve öğrencilerini bu şekilde töhmet altında bırakmanın ne anlama geldiğini Trabzon halkının anlayışına bırakıyoruz” dedi.
Odatv.com

Thursday, August 1, 2013


Üniversitede skandal ilan

Meltem ÖZGENÇ /ANKARA -hurriyet.com.tr
1 Ağustos 2013
Üniversitede skandal ilan

Öğretim üyesi arayışı olan üniversiteler, bu ihtiyaçlarını, Basın İlan Kurumu aracılığı ile verdikleri ilanlar aracılığı ile karşılamaya çalışır. İlanlarda, aranan öğretim üyesinin taşıyacağı özellikler ayrıntılı bir biçimde yer alır. Bu durum 'adrese teslim ilan' tartışmasına da beraberinde getiriyor. Ancak bu kez, 'skandal' nitelikte bir ilan hazırlandı. Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi için verilen ilanda alınacak öğretim üyelerinin adları açık açık yazıldı. Öğretim üyelerinin adları ile birlikte, durumlarını belirten kısa notlar da ilanda yer aldı.

Rize’de bulunan Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi adına bugün bir ilan yer aldı. İlan Basın İlan Kurumu aracılığı ulusal bir gazetede yer aldı.  İlanda, Tıp, Mühendislik, Fen Edebiyat Fakültesine 1’er, Su Ürünleri Fakültesine ise 2 doçent; İlahiyat Fakültesine ise 1 Yard. Doç. alınacağı kişi isimleriyle ilan edildi. İlanda, kriterler yerine doğrudan alınacak akademisyenlerin isimleri yer aldı.
Örneğin Tıp Fakültesi için aranan öğretim üyesinin karşısına Ahmet Pergel ismi yer alıyor. Pergel’in isminin yanında ise “Doçentliği alamadı sorulacak” notu bulunuyor. Yine Fen Edebiyat Fakültesi’ne alınacak öğretim üyesinin karşısında ise Murat Tomakin’in adı yer alıyor. Tomakin’in isminin yanına ise “İzinli” notu düşülmüş.
ÖNCE ADAY SONRA İLAN
'KİMİN ATANACAĞI BELLİ'
Konuyla ilgili Hürriyet’e bilgi Türk Tabipler Birliği Genel Sekreteri Beyazıt İlhan, akademik kadro ilanındaki keyfi yaklaşımları TTB olarak geçmişten bu yana engellemeye çalıştıklarını söyledi. İlhan şöyle devam etti:
“Söz konusu kadro ilanında da görülüyor ki ilan edilmekte olan kadrolara kimlerin atanacağı, ilanı verenler tarafından önceden belirlenmiş. Adrese teslim kadro ilanı yapmak, Türkiye’de üniversiteler arasında sıradan oldu, burada ise skandalın büyüğü var. TTB olarak, üniversitelere emek vermeden, oraya hiç uğramadan, asistan yetiştirmeden jet profesör olan kişilerin atanmasına karşıyız. Ne yazık bu ilanda adı geçen RTE üniversitesi, üniversiteye hiç uğramayan hekimlere profesörlük ünvanı verme konusunda da önde gelen üniversitelerimizden bir tanesi. Akademik hayatı bu kadar değersizleştiren bir durumu kabul etmiyoruz.
ALENİ TORPİL
YÖK’ü ve Cumhurbaşkanını göreve çağırıyoruz. Tüm üniversitelerimizi, tüm akademisyenlerimizi akademiye bilime sahip çıkmaya ve böyle keyfi uygulamalara karşı durmaya davet ediyorum. Ne yazık ki bu ilanı apar topar kaldırıp yerine koydukları ilanda da aynı keyfi yaklaşımın sürdüğünü, kişileri tarif eden kriterler konulduğunu görüyoruz. RTE Üniversitesi açısından utanç verici bir durum. Torpil hiç bu kadar aleni ve çarpıcı olmamıştı.”
Konu ile ilgili Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi'nden, hurriyet.com.tr'nin sorusu üzerine yapılan ilk açıklamada ilanın bu hali ile bilinçli şekilde verilmediği belirtildi.
İŞTE O İLAN

Wednesday, July 31, 2013

recep tayyip erdoğan'a açık mektup

https://eksisozluk.com/entry/34326222


merhaba başbakan,

her şeyden önce belirtmek istiyorum ki az sonra yazacaklarım tamamen şahsi düşüncelerim olup, kesinlikle provokasyon yahut yanlış bilgilendirme amacı taşımamaktadır. kırk saattir uyumuyor olmama rağmen demin başımı yastığa koyduğumda içim içimi yedi, kapadığım bilgisayarı yeniden açtım ve şu an okuduğun bu satırları yazmaya başladım. zira uyuyamıyorum. uykum öyle bir kaçtı ki gözümü her kapadığımda damarlarıma adrenalin pompalanıyor, yüreğim sıkışıyor. yemek yemeği zaten unuttum, iştahım sıfırlandı. 

neden böyle hissettiğime gelmeden önce biraz kendimden bahsedeceğim. ben bu ülkede doğmuş, bu ülkede yaşayan, bir işi olan, vergi ödeyen sıradan bir vatandaşım. sokakta beni görsen hiç garipsemezsin, göze batmam. çapulculuğum görüntümden anlaşılmayacak kadar sinsidir. 

öte yandan bilgiye erişim imkanları olan bir ortamda büyüdüğüm için kendimi hep şanslı hissetmişimdir. aydın, eğitimli bir ailede zorluklar içinde ama sorgulayarak büyüdüm. şu yaşıma kadar edindiğim tüm bilgiyi bir kenara koyarsak pratikte meziyet olarak sahip olduğumu söyleyebileceğim tek şey de bu her haltın dibini kazıma arzumdur herhalde. empati kültürü ile yoğurulduğunda bu meziyet insanda rahatsızlık verecek bir adalet arzusu yaratıyor. bir haksızlıkla karşılaştığımda akıl almayacak derecede huzursuz oluyorum. 

ancak benim kuşağıma bir önceki kuşağın yaşadığı kanlı politik dönemin mirası olarak apolitze olmayı bir gerek olarak aşıladıklarından, herhangi bir konuda karşıt görüşe sahip olsam bile bunu dışarı çıkartmamanın doğru olduğunu düşünmeme neden olacak şekilde büyüdüm. bunu bir nezaketmiş gibi bize öğreten ailelerimiz, bizi yıllarca sürecek bir suskunluğa iteceklerini bilselerdi bence bunu yapmazlardı ama nasıl dönemlerden geçtiklerine bakınca uzun vadeli düşünememelerini mazur görüyorum.

tüm bunların ışığında senin beni yanlış değerlendirdiğini düşünüyorum. sen sanıyorsun ki biz belirli ideolojik odakların kışkırtmaları sonucu harekete geçmiş marjinal alkolik dinsiz kayıp bir gençliğiz. oysa anlayamadığın şu ki biz birilerinin kışkırtmaları sonucu harekete geçmemek üzere öyle bir güdümlendik ki haklı da olsak konuşamayacak hale geldik. ben bizatihi kendi kuşağıma baktığımda götümüzden donumuzu alsalar ses etmeyecek kadar pasifize olduğumuzu düşünmeye başlamıştım son bir haftaya kadar. 

dile kolay 10 yıldır senin yönettiğin bir ülkede yaşıyoruz ve ilk kez böylesi güçlü protesto ediyoruz seni. yaşananları düşününce gerçekten akıl durduracak kadar uzun bir süre susmak için. bu 10 yılda yapılan yolsuzlukları, adaletsizlikleri, halkını hakir gören yönetimi, alaycı tavrı, yandaşlara ve akrabaya uygulanan pozitif ayrımcılığı, sayılarla oynanılarak yapılan sahte zenginleşmeyi gördük ama ses çıkarmadık. madem bu kadar samimi gidiyoruz örnekler de vermek isterim;

(bkz: kuvvetler ayrılığı önümüze engel oluyor)
(bkz: başbakan sensin ister asar ister kesersin) 
(bkz: düşünmezsen kürt sorunu yoktur)
(bkz: amanosları temizleyin)
(bkz: rum ve ermenilerle milli olamazdık)
(bkz: 100 bin ermeniye hadi evinize deriz)
(bkz: ittihat ve terakki zihniyeti sürüyor)
(bkz: benim ecdadım soykırım yapmaz)
(bkz: ığdır'ı da aldılar ermenistan sınırına dayandılar)
(bkz: devletime karşı geleni vurmaktan hoşlanacağım)
(bkz: din birleştirici bir çimentodur)
(bkz: müslüman soykırım yapmaz)
(bkz: darfur'da soykırım yok) 
(bkz: askerlerin kurtulmasına sevinemedim)
(bkz: kriz bizi inşallah teğet geçecek)
(bkz: işkence konusunda hamdolsun ülkemizde sorun yoktur) 
(bkz: türkiye'de ücretler son derece iyi)
(bkz: türkiye'de işsizlik olduğuna inanmıyorum)
(bkz: 700 tl işçiler için nimettir) 
(bkz: onlar zam değil vergi)
(bkz: gücü olan doğalgazı kullanacak) 
(bkz: çok okuyan arkadaşlar şimdi sefilleri oynuyorlar)
(bkz: burası sakatatçı değil kardeşim)
(bkz: ananı da al git buradan)
(bkz: o kadar parayı ne yapacaksınız dangozlar)
(bkz: bir takım çevreci tipler)
(bkz: ben çevrecilerin daniskasıyım) 
(bkz: allianoi diye bir yer yoktur)
(bkz: eşcinseller yok demiyoruz bu vaka var)
(bkz: batı'nın ahlaksızlığını aldık)
(bkz: her türlü kötü alışkanlık gençliğimizde var) 
(bkz: izmir'in akp'yi seçerek gavurluktan kurtulması) 
(bkz: evlilik dışı çocuk yapmak anayasa'ya aykırı)
(bkz: demokratikleşme için güneydoğu'dan ikinci eş almak)
(bkz: türk kadını evinin süsüdür)
(bkz: kadınlar iş aradığı için işsizlik yüksek)
(bkz: ben zaten kadın erkek eşitliğine inanmıyorum) 
(bkz: avrupalıların %27'si gayrimeşrudur)
(bkz: avrupalı ne çocuğu olduğunu iyi bilir) 
(bkz: kadın da olsa çocuk da olsa gereken yapılacaktır)
(bkz: benim çocuk muhbirlerim var)
(bkz: sel riski varsa üst kattaki komşunuzda kalın)
(bkz: ankaralılar tatile çıksın)
(bkz: şerefim üzerine yemin ederim su temiz)
(bkz: eymir gölü'nü alacağız) 
(bkz: ya bırak sen şimdi ankara halkını) 
(bkz: ölmek madencilerin kaderinde var)
(bkz: madenciler güzel öldüler)
(bkz: yatıyoruz tuzla kalkıyoruz tuzla)
(bkz: treni ben mi kullandım) 
(bkz: şişli ile şemdinli aynı imkanlara sahip)
(bkz: başbakanımız bizim için ikinci peygamber gibidir)
(bkz: başbakan uçurumdan atlarsa biz de atlarız) 
(bkz: şeyini şey ettiğimin şeyi)
(bkz: lenin'i ölü olarak görmek çok güzel)
(bkz: karl marx'ı tarihten sileceğiz)
(bkz: umarım japonlar da bir gün hak dinine girerler)
(bkz: hocaefendi her zaman olduğu gibi doğruyu söylüyor)
(bkz: dindar cumhurbaşkanı seçeceğiz)
(bkz: islam dünyasına hayırlı olsun)
(bkz: bedava kömür alamayan ormanı keser elektriği çalar)
(bkz: işçi greve çıkarsa devlet tasarruf eder)
(bkz: tcdd'yi kapatsak 3 trilyon tasarruf ederiz)
(bkz: sümerbank'ı bitirdik yakında tarihten silinir) 
(bkz: limitsiz kullanıcının bağlantıyı suistimal etmesi)
(bkz: babalar gibi satarız)
(bkz: erdemir pislik içinde satalım)
(bkz: turşu nihayetinde yenmek içindir) 
(bkz: tekel işçileri eyleminde pkk'nın da parmağı var)
(bkz: bol keseden maaş verme dönemi bitti)
(bkz: hatamız tekel işçilerine merhamet etmek)
(bkz: ayakların başları yönettiği yerde kıyamet kopar) 
(bkz: dinlenmek istemiyorsanız konuşmayın)
(bkz: ne işimiz var elalemin sitesinde)
(bkz: sosyalizmin iphone'u olmaz)
(bkz: iktidar biziz krediyi kimden alacaksın)
(bkz: hükümetle zıtlaşan belediye iş yapamaz)

tüm bunları dinleyip susarken bizlerin olaylardan habersiz hakir görülecek zekada insanlar olduğumuzu mu düşünüyordun merak ediyorum. bizim içten içe aptal yerine koyulduğumuzun farkında olduğumuz ancak sabrettiğimiz hiç aklına gelmedi mi. nasıl bir halk tüm bu laflar söylenirken boyun büküp eyvallah diyerek hayatına devam edebilir. bu söylenenleri sindirebilecek insanları yönetmek gerçekten bir meziyet midir? anlayamıyorum.

vatandaşa "bir takla at da görelim" diyen içişleri bakanı idris naim şahin'i görmedik mi sanıyorsun. görüp de sindirebildiğimizi mi sanıyorsun başbakan. "gözlerin görmüyor ama sana iş vermişiz" diyen sağlık bakanı recep akdağ'ı duymadık mı başbakan. devletin denetleme görevini hiçe sayan "ölmek madencilerin kaderinde var" lafını işitmedi mi bu kulaklar sanıyorsun. gümrük ve ticaret bakanı hayati yazıcı, işten çıkarılan işçiye, "ben senden, '17 ay çalıştım, çok teşekkür ederim. emeğimin karşılığını aldım' demeni beklerdim" dediğinde o bakan adına utanmadık mı sence.

bizi bu kadar koyun mu belledin gerçekten. bak ben bunları yazarken bile bileniyorum sana karşı yemin ederim. yıllardır bu olaylar yaşanırken içime attığım tüm o aşağılanmışlık hissi kulaklarımı yakıyor. sizin karşınızda eğilip bükülen o emekçi insanları gördükçe tam da suratınızın ortasına "haysiyetimizle oynamayın" diye bağırmak istedim yılarca anlıyor musun?

tüm bunların ve daha nicelerinin yarattığı hissi bastıran tek şey bir şey yapamayacağımıza olan artık içime kök salmış inançtı. bu koskoca sistemde bizler ne yapabilirdik ki değil mi? üstelik azdık organize değildik korkuyorduk.

ama işte 30 mayıs perşembe sabahı sen o gezi parkındaki barışçıl eylemi polis zorbalığı ile bastırıp çadırları yaktırdığında bendeki tüm korkuları da bitirdin başbakan. içimde biriken nefreti tutan barajı dinamitledin gittin. o andan sonra seni temin ediyorum ne uyku uyuyabildim ne yemek yiyebildim. aynı gün kimseye haber vermeden, kimseye de sormadan çıkıp taksime gittim. içimden geçen tek şey bir tek kişinin daha bu insanları tebaa gören zihniyet tarafından aşağılanmaması için aktif rol almaktı. "yeter artık ne yapıyorsunuz lan siz!" demek için gittim oraya. işe bile haber vermedim taksime gidiyorum diye nasıl yola çıktığımı sen düşün. o günden beri de her anımda aklımla elimle kolumla ruhumla gezi parkındayım. bedenim ayrılsa aklım orada kalıyor. oradaki insanların huzurlu olduğunu yurtdışı kaynaklı canlı yayınlardan görmeden yatağa yatamıyorum. 

yani anlatmaya çalıştığım beni senden başka kimse kışkırtmadı başbakan. benim şu anki çabulcu, ayyaş, dinsiz halim tamamen kendi densizliğimin ve senin 13 yılda yaptıklarının ürünüdür. sorumluluğunu alıyor ve yaptıklarımın arkasında bir birey olarak duruyorum. yaptıklarımı kimseye mal etme. o perşembe taksime kimse gelmemiş olsa büyük ihtimal dayağımı yeyip gazı soluyup içeri tıkılacaktım. gerçi sonuncusu hariç hepsini yaşattın yine de hakkını yemeyeyim, tavrın konusunda beni şaşırtmadığın için teşekkür ederim.

kıyafetlerim leş gibi gaz kokuyor ayak bileklerimde ve ellerimde yaralar var uykusuz aç ve yorgunum başbakan. ancak şikayetçi değilim. hatta ilk defa kendimi özgür ve hafif hissediyorum. içimde yıllardır taşdığım o foseptiği sonunda bir yere kanalize edebildiğim için ve o yerin doğru yer olduğunu bana yaptıklarınla gösterdiğin için arınmış durumdayım.

son olarak başbakan.
o alanlardaki herkesin benim gibi ayyaş çabulcu sapık dinsizler olmadığını da belirtmek isterim. aramızda öyle iyi insanlar var ki, hatta o insanlar öyle çoklar ki alanda onları izlerken bile gururlanıyorum. alanın dört köşesine hayvanlar için su ve yemek bırakan, hastaları tedavi eden, oturdukları yerden bağıra bağıra şiir okuyan, şarkı söyleyen, halay çeken o insanlar düşman olmak için fazla iyiler gibi geliyor bana.

üstelik istedikleri de öyle atla deve değil;
1) taksim gezi parkını rant uğruna yok etme başbakan
2) insanları hakir görüp rencide edici şekilde konuşma başbakan
3) ifade özgürlüğünün önündeki engelleri kaldır başbakan
4) kişisel hak ve özgürlüklerin önündeki engelleri kaldır başbakan
5) sandığın demokrasinin bitip diktatörlüğün başladığı yer olmadığını anla başbakan.
6) sermaye odaklı politikaları hizmet adı altında yürütme başbakan.

bunları yapmayacaksan da istifa et. halk, hak ettiği şekilde halka hizmet için o mevkiyi dolduracak yeni bir insan seçsin. hep söylediğin o halk hizmetkarlığı sadece lafta kalmasa iş bu noktaya asla gelmezdi bilmelisin. 

şimdi ben biraz yatıp uyuyacağım sonra yeniden parktaki arkadaşlarımla direnişe devam edeceğim. 5 gündür yaptığın gibi polisler yoluyla canımıza kast etmeye devam edeceğini bile bile bunu yapacağım hem de. dediğim gibi korku bitti artık oyun zamanı.

sağlıcakla kal başbakan.
seni sevmiyorum.